Mersin'de Manuş Baba Konseri

Yaşam 12.04.2018, 11:24 08.10.2020, 17:05
Mersin'de Manuş Baba Konseri

Konserlerini sevgi üzerine gerçekleştirerek “birbirimize iyi gelelim” diyen Manuş Baba, 17. Mersin Uluslararası Müzik Festivali ile Mersin’de.

Festival Tertip Komitesi’nden yapılan açıklamaya göre, 17. Mersin Uluslararası Müzik Festivali, popüler müziğin gözde sanatçılarından Manuş Baba’yı  04 Mayıs 2018 Cuma saat: 20.00’de Mezitli Soli Pompeipolis Antik Kenti’nde Mersinli hayranlarıyla buluşturuyor. 

Konserleri yoğun bir ilgiyle kapalı gişe seslendirilen Manuş Baba, her yaştan dinleyici kitlesine sahip; özellikle gençler arasında  beğeniyle takip edilmekte.

Türkiye’nin en önemli antik tarihine sahip olan Mezitli Soli Pompeipolis Antik Kenti’nde ücretsiz olarak yer alan Manuş Baba konserine tüm Mersinliler davetli. 

Asıl adı Mustafa Özkan olan Manuş Baba’nın müzik hayatı, 2010 yılında Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik bölümüyle birlikte başladı.  

Albümsüz Türkiye Turnesi kapsamında 2016 yılında pek çok şehirde konserler düzenledi. 2017 yılında ise “Dönersen Islık Çal” isimli ilk albümünü yayınladı. 

Geleneksel müzikten ilham alan Sanatçı, konserleriyle yüzbinlerce müziksevere “birbirimize iyi gelelim” demeye devam ediyor. 

MANUŞ BABA KİMDİR?

Asıl adı Mustafa Özkan olan sanatçı 1 Aralık 1986 tarihinde Mersin'in Tarsus İlçesi'nde doğdu. Sahne adı Manuş Baba müziseyn ve şarkıcı.

İlkokul dörde kadar Tarsus Turgut İçgören ilköğretim okulunda okudu. Babasının 1996 baharı mevsimlik işçi olarak Antalya’da çalıştığı zamanlarda ailesiyle birlikte Antalya’ya yerleşti. Antalya'daki ilk ve ortaokul eğitimini Barbaros İlköğretim okulu'nda, lise eğitimini 2005'te Gazi Lisesi’nde tamamladı.

Lise yıllarında babasının kendisine aldığı gitarla müziğe ilk adımını atmıştır. Bir süre gitar, şan ve müzik eğitimi için aldığı derslerden sonra 2010 yılında Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik bölümünü kazandı.

Bu eğitimi sırasında Güneşe Yolculuk grubu'nun vokalisti olarak Antalya'nın çeşitli mekanlarında sahne aldı. 2015 yılı itibariyle Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Müzik Bölümü Klasik Gitar Ana Sanat Dalı bölümünde eğitimini devam ettirirken, müziğine ilgiyle yaklaşan Murat Kınay ile tanıştı ve birlikte çalışmaya başladı.

Sahne adı olan Manuş'u, çocukluğunda anneannesinin kendisine küçük, güzel çocuk anlamında Manuş olarak seslenmesiyle, Baba'yı da ise bebekken konuşmaya başladığında ağzından çıkan ilk kelime olarak seçmiştir.

Pop, rock ve deneysel olarak nitelendirdiği kendi beste ve cover kayıtlarını kişisel web sayfalarında, sosyal ağlarda ve konserlerinde paylaşmasıyla adını duyurmuştur. 2016'da çıkardığı üç tekli'nin ardından ilk stüdyo albümü Dönersen Islık Çal'ı Temmuz 2017'de çıkardı.

Röportaj: ‘Manuş Baba’


GazeteBilkent: Merhabalar, öncelikle röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Nasılsınız şu günlerde?

Pek güzeliz şu ara. Bahar mevsimi malum. Hele ki Antalya’da yaşıyorsanız. Bu enerjiyi hissetmemeniz mümkün değil.

GazeteBilkent: Manuş Baba’yı biraz araştırdığımız zaman, karşımıza hep bu ‘ismin hikayesi’ çıkıyor. Bir de sizden dinlesek bu ismin hikayesini? Manuş Baba kimdir? Yanınıza müziği almış, nereden gelip nereye gidiyorsunuz?

Tarsus doğumluyum. 1986 Aralık. Aslen Diyarbakırlı bir ailenin çocuğuyum. 20 yıla yakındır Antalya’da yaşıyorum.

Bu süreç; benim için hikayenin başladığı, anlam kazandığı bir süreçtir. Tarsus’un portakal bahçelerinde mevsimlik işçi olarak çalışan anne ve babama, ağaçları budamaya eşlik ettiğim zamanlara, Çukurova’nın pamuk tarlalarında sarı sıcakla boğuştuğum dönemlere ve Diyarbakır’ın uçsuz bucaksız bozkırlarına kadar uzanan bir çocukluk benimkisi. Çocukluk döneminde Diyarbakır’a gidilirdi her yaz. Buğday hasadı ve bahçe işleri için nenemlere yardıma giderdik. Köydeki her bir ev, her ailenin kendilerine ait bahçeyi balkonlarından görebilecekleri, aynı zamanda da hiçbirinin birbirinin görüşünü engellemeyecekleri şekilde tepeden yukarı doğru yapılmıştır. Bahçeler epey uzakta kalsa da, içine kimin girip çıktığını anlamak mümkündü yine de. Gün içinde belli zamanlarda evlerin balkonundan ezan saati, öğle yemeği ve her gün farklı bir aileye ait olan köyün toplu hayvan otlatımı görevi için uyarılar, hep balkonlardan yapılırdı. Bahçelere yanlışlıkla giren hayvanların sahiplerini uyarmak için veya bahçe sularken havuz yatağının habersiz değiştirilmesinden dolayı çıkan mevzular, balkonlardan, gökyüzünün bahçelerle birleştiği o muhteşem ufuk çizgisine bağırarak ulaştırılırdı. Bunu yaparken de; köyde birçok kişinin adı aynı ya da benzer duyumsamaya sahip olduğu için, isimlerde kısaltmalar ve lakaplar kullanılırdı. Anneannem sağ olsun, benimki de Manuş kaldı. Az bağırttırmadım kadını! Manuş hikayesinin mevzusu bu.

Avrupa çingeneleri arasında bulunan manuşlar var bir de. İnsan anlamına geliyor. Sevgili Jan Yoors’un Çingeneler isimli kitabında da küçük güzel çocuk manasında kullanılmıştır. Her türlü gideri var yani. Baba’ya gelince… Baba figürü bizim ailede önemli olmuştur hep. Bir adam var. Her yaz giderdi uzak kentlere. 5-6 ay kış gelene kadar onu beklerdik. Yağmurlar sertleşince çıkıp gelirdi. Elinde çalıştığı sahillere vuran, yalnız bırakılmış kamyonlar, bebekler, arabalar ile gelirdi. Hatırlıyorum, bir sabah Tarsus’tayız. Okula gideceğim, uyanıyorum. Yatağımın başında sarı bir kamyon vardı. İçine oturulabilecek kadar da büyüktü. Babam gelmişti. Kamyonun ömrü uzun sürmedi tabii, mahalledeki çocuklar ile iplik bağlayıp birbirimizi çekiyorduk. Sonra babam, bir gün annemle bize ‘’Hazırlanın, hadi çocuklar gidiyoruz!’’ dedi. Çıktık, Antalya’ya geldik. Babam öğretmen olacakmış, lakin para mevzularından bu mümkün olmamış. Lisede, edebiyat öğretmeni gitar çalarmış sınıfta. Ukte kalmış kendisinde. Antalya’ya geldiğimiz sene gitar aldı bana. Öyle bir tuttum, bırakmadım. Müziğe ilk adımımı böyle attım.

Manuş Baba’nın hikayesi de böyle bir bütünlük kazanıyor. Uzun ama; değerli bir yol benim için. Anlatılacak çok şey var. Kıssadan hisse çıkarılacaksa, bu kadarı yeterli sanıyorum.

GazeteBilkent: Çoğu insan sizi, yaptığınız coverlardan tanıyor. İşin ilginç yanı, okuduğum yorumlara göre cover meselesine sıcak bakmayan kişiler bile sizi bir kenara ayırıyorlar. Sizce bu neden kaynaklanıyor? Sesinizde, şarkıları yorumlayışınızda insanları bu kadar müptelası haline getiren ne var?

Müzik, ruhani kanatlarımı takıp yükseldiğim, Tanrı’ya uzanıp geri döndüğüm bir şey benim için. Goethe’nin dediği gibi, insan kendini yalnızca insanda tanıyor. Kendisini benim şarkılarımda bulan insanlara çok değer veriyor ve onları önemsiyorum. Uzun yıllar o şarkılar kıyıda köşede bir yerlerde durdu. Sonradan fark edildi belki çoğu; ama hep durdu. İnsan yarasının, başkalarının yarasına değdiğini seviyor. Önem veriyor. Demek ki değmiş kalplere, minnettarım. Yeni bir şeyler söylemek, anlatmak için çok heyecanlanıyorum.

GazeteBilkent: Söz ve müziğin size ait olduğu kayıtları bir araya getirdiğiniz bir albüm çalışmanız var mı?

Henüz bir albüm çalışmam yok. Sosyal paylaşım sitelerinden kendi bireysel kayıtlarımı ulaştırmayı denedim bu zamana dek. Sonbahara yönelik bir albüm hazırlığı içerisindeyiz. Bununla ilgili gelişmeleri yine Manuş Baba sayfalarından takip edebilir arkadaşlar.

GazeteBilkent: Kendi yazdığınız şarkılarda her tutam duygudan bir şey bulabiliyor insan, bu şarkıları nereden besliyorsunuz? Neler okuyorsunuz mesela? Kimden el alıyorsunuz?

Yol, zaman, mekan kavramlarının anlamını aradığım zamanlarda çıkıyor genellikle. Bu da çoğu zaman, önce bir yolculuk ile başlıyor. Zamana yayılmış, hep oralarda duran ama yola çıkılmadıkça görülemeyecek uzun kanola tarlaları gibi, İstanbul’un arka sokaklarındaki hayatın sillesini yemiş kadınlar ve erkekler gibi, Ankara girişinde sabahın altısında işçilerin soğuktan titreyerek bekledikleri köprü altı gibi, İzmir’in çiçek pazarında yaşlanmış yüzler ile mutluluk dağıtan çiçekçi teyzelerin anıları ile bütünleşip çıkan şeyler bunlar.

Biraz Tarsus, biraz Akdeniz, biraz Doğu, biraz İstanbul, biraz Ege gibi. İnsan odaklı her şey. Fazla yoğunlaşıyorum insanların hareketlerine, düşüncelerine, yürüyüşlerine, duruşlarına. İzledikçe fark edilecek çok şey var. Müzikte de henüz keşfedilmemiş çok şey var. Bunların peşindeyim. Daha söyleyecek çok şarkı ve gidilecek çok yolumuz var. Orta okula başladığımda Yaşar Kemal’inİnce Memed‘ini buldum elimde. Dört cilt. Harika bir hatıra ve okuma hırsı bıraktı bende. Sonra, Yılmaz Güney tabii. Filmleri, kitapları ile bir çirkin kral hissiyatı var hala bende. Lisedeyken felsefeye yöneldim. İnsan psikolojisine merak saldım. Üniversitede, okuduğum bölümden dolayı müzikle ilgili araştırmalara yöneldim. Çingeneler ile ilgili önemli araştırmalar yapıp, bölümümde sunum yapma şansı buldum. Son zamanlarda ise 6:45 yayınlarını takip ediyorum. Emrah Serbes, Umay Umay. Şimdilerde ise Darwin’in ‘Türlerin Kökeni’ isimli kitabı ile meşgulüm.

GazeteBilkent:  Önümüzdeki günlerde neler yapmayı planlıyorsunuz? Cover çalışmalarına devam etme düşünceniz var mı yoksa kendi kayıtlarınıza mı odaklanmayı düşünüyorsunuz

İstanbul’a yerleşme gibi bir fikrim var. Albüm hazırlığı süresince İstanbul’da bulunacağım. Kendi bestelerimin ve yine yorumladığım şarkıların içinde olacağı bir albüm hazırlığım var. İstanbul korkutmuştur beni hep, lakin sonrasında ne olacağı hiç belli olmaz, severim belki. Nisan ve Mayıs ayları içindeki son 10 şehirlik turneden sonra harika tepkiler ve yorumlar geliyor. Sosyal ağlardan yoğun bir şekilde takip edip, konserlere gelen gizli bir takipçim var. Gittiğim şehirlerde çok sevimli karşıladı herkes. Hepsine ve herkese minnettarım. Aynı hisleri beslemek ve paylaşmak inanılmaz bir şey.

GazeteBilkent: Merak ettiğim bir diğer nokta, hangi şarkıyı cover yapacağınıza nasıl karar veriyorsunuz? Nasıl seçiyorsunuz?

Bir şarkıyı tekrar yorumlarken daha önce, o şarkının neden bana ait olmadığını düşünerek kıskanarak başlıyorum aslında işe. Bunun dışında, şarkıyı hissetmem yeterli oluyor. Sakladığım ve yorumlamak istediğim şarkılar var hala; çünkü benim severek ve isteyerek dinlediğim şarkılar bunlar. Kıskanıyorum sanıyorum ortaya çıkarmaya, onlar hala oralarda bir yerlerde duruyorlar.

GazeteBilkent: Bildiğim kadarıyla eğitiminize devam ediyor ve bir yandan müziğinizi insanlara ulaştırmak için sürekli şehirden şehire konserden konsere gidiyorsunuz. Dengeyi nasıl kurabiliyorsunuz? 

Öğrenmeyi seviyorum ve buna çok önem veriyorum. Müzik bölümünde okumak hakikaten zor iş. Sürekli çalışmak ve enstrümanınla iç içe olmak zorundasın. Akademik kariyer için okula önem veriyorum. Yalnız son zamanlarda okul ile ilgili fikirlerim değişmeye başladı diyebilirim. Başarılı bir öğrenci olmaya çalışmama rağmen, sevimsiz ve beni müzikten soğutan çok şeyle karşılaştım. Müzik eğitimi baştan aşağı hala (diğer bölümler için de geçerli bu) öğrencilerin kendisini rahatça ifade edebilecekleri özgünlükte değil çünkü. Hep bir dayatma ve hiyerarşi var. Bu nedenle; aslında çok başarılı olacak müzik öğrencileri, kapalı kutular ardında hep sinik bir eğitime tabi tutuluyor ve hepsi de bir kenara savruluyor. Önceki yıl okulum bitecekken, almadığım bir ders çıktı ortaya. Mezun olamazsın dediler. O kadar uğraşıp; bilgi almaya, çalışmama rağmen okulumu uzatıp, bu yıl okula o dersi almaya gittiğimde “O dersi almasan da olurmuş, mezun olabiliyormuşsun.’’ dediler. Birileri, bir nevi “Pardon.” dedi yani. Hevesim kaçtı yani iyice, okul mevzusunda.

GazeteBilkent: Ankara dinleyicisi nasıl? Memnun musunuz burada konser vermekten?

Ankara’nın o puslu, kara, naif, kırılgan yapısından mıdır bilmiyorum ama insanı da öyle gibi geliyor bana. Gizemli bir dinleyici kitlesi var ve yoğun ilgiyle takip ediyorlar sahneyi. Bu konuda, harika ve o yüksek enerjisini sonradan ortaya çıkaran bir dinleyicisi var Ankara’nın.

GazeteBilkent: Son olarak, bu röportajı okuyup sizi yeni tanıyacak kişiler için müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

Yorumsuz… Ya da; kendimi anlatmaya ilk sorudan başlamam gerekecek. Muhabbetten, hoş beşten yanayım.

Bunu sağlayabilirsek ne ala, sağlayamazsak;

*Bir bahçede oturmuşuz.

Müjgan gelirse şarkı söyleyeceğiz,

Gelmezse kahrolacağız!

O derece vahim durumumuz…

Yorumlar (0)
banner69
Namaz Vakti 20 Mart 2023
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 25 60
2. Fenerbahçe 24 54
3. Beşiktaş 25 49
4. A.Demirspor 25 45
5. Trabzonspor 25 44
6. Başakşehir 24 41
7. Kayserispor 25 38
8. Konyaspor 25 34
9. Karagümrük 24 31
10. Antalyaspor 25 28
11. Alanyaspor 25 28
12. Sivasspor 25 27
13. Kasımpaşa 25 26
14. Gaziantep FK 25 25
15. Ankaragücü 24 25
16. İstanbulspor 24 24
17. Giresunspor 24 23
18. Hatayspor 24 23
19. Ümraniye 25 22
Takımlar O P
1. Samsunspor 26 54
2. Eyüpspor 26 53
3. Pendikspor 26 47
4. Rizespor 25 46
5. Keçiörengücü 26 46
6. Sakaryaspor 25 43
7. Bodrumspor 25 41
8. Manisa FK 25 39
9. Boluspor 25 38
10. Bandırmaspor 25 37
11. Göztepe 25 35
12. Tuzlaspor 26 28
13. Altay 26 25
14. Adanaspor 26 25
15. Erzurumspor 25 24
16. Altınordu 25 20
17. Gençlerbirliği 25 17
18. Denizlispor 26 17
19. Yeni Malatyaspor 26 16
Takımlar O P
1. Arsenal 28 69
2. M.City 27 61
3. M. United 26 50
4. Tottenham 28 49
5. Newcastle 26 47
6. Liverpool 26 42
7. Brighton 25 42
8. Brentford 27 42
9. Fulham 27 39
10. Chelsea 27 38
11. Aston Villa 27 38
12. Crystal Palace 28 27
13. Wolves 28 27
14. Leeds United 27 26
15. Everton 28 26
16. Nottingham Forest 27 26
17. Leicester City 27 25
18. West Ham United 26 24
19. Bournemouth 27 24
20. Southampton 28 23
Takımlar O P
1. Barcelona 26 68
2. Real Madrid 26 56
3. Atletico Madrid 26 51
4. Real Sociedad 26 48
5. Real Betis 26 45
6. Villarreal 26 41
7. Athletic Bilbao 26 36
8. Rayo Vallecano 26 36
9. Osasuna 26 34
10. Celta Vigo 26 34
11. Mallorca 26 32
12. Girona 26 31
13. Getafe 26 29
14. Sevilla 26 28
15. Cadiz 26 28
16. Real Valladolid 26 28
17. Espanyol 26 27
18. Valencia 26 26
19. Almeria 26 26
20. Elche 26 13