Eski yıllarda eskiden şehirde üç tepe vardı.

Biri Gözlükule.

Biri Adliye'nin arkası.

Biri de Sakızlı  mahallesinde.

İkisi'nin yerinde yeller esiyor.

Sadece gözlü kule var.

Burada da yıllarca kazılar yapıldı.

İlk kazıda çıkan nerelere gitti, bilmiyorum.

Yalnız küçük bir heykelin çıktığından bahsederler.

Ona da maddi olarak güç yetmezmiş.

Sonradan da kazılar yapıldı.

Belki de yapılmaya devam edilecek.

Eski Adliyenin arkasındaki tepe yani höyük.

Bu höyükler birer işaretmiş.

Derler ki Adliyenin arkasındaki höyüğün altında çok büyük bir tarihi eser var.

Zamanında girende olmuş.

Hatta bir kurnadan su bile içtim diyeni dinledik yıllar evvel.

Eski Adliye'nin arkasından üç kireç kaymağı kuyusu çıktığını bende gördüm.

Üstünü hemen örttüler.

Ben böyle bir kireç kaymağına rast gelmedim.

Üstünü kapattıklarında yüreğim cızz etti.

Şimdi kazsalar yine meydana çıkar.

Zaten kuyular yan yana idi.

Bunları neden anlatıyorum?

Tarihi zenginliği olan bu şehri turizm bölgesi yapamadıkta ondan.

Bu şehrin taşına toprağına oturup ağlamak lazım.

Ağlasakta elimizden gelen olmaz.

Zamanında hükümette üç bakanımız oldu.

Bu şehre hiç faydaları dokunmadı.

Bundan sonra hiçbir şey olmaz.

Bu şehrin üstünü süslemek lazım.

Bu şehirde mevcut olan halkı burada tutmak için.


ARŞİV MAKALE